21 Tem 2009

Noktalama İşaretleri


NOKTALAMA

İnsanlar duygu ve düşüncelerini ifade edebilmek, aktarabilmek ve okuduğunu karşısındakine anlatabilmek için işaret sistemlerinden oluşan harfleri ve bu harfleri düzenleyen kurallar bütününü bilmek zorundadırlar. Noktalama işaretleri, duygu ve düşüncelerimizi daha açık bir şekilde dile getirmeye, cümlenin yapısını ve duraklama notalarını belirlemeye, okuma ve anlamayı kolaylaştırmaya, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmeye yardımcı olur.

Noktalama işaretlerinin tarihi, Bizans dilbilgini Aristophanes ile başlar. Bununla birlikte düzenli olarak kullanımı, XVI. yüzyılda matbaanın icadı ile gerçekleşmiştir. XIX. yüzyılda ise, genelleşerek kesin kurallara bağlanmıştır.

Bizim edebiyatımızda, noktalama işaretleri, ancak Avrupa'yı tanıdıktan sonra, XIX. yüzyıldan itibaren görülmeye başlamıştır. İlk olarak Şinasi, Şair Evlenmesi (1859) adlı tiyatro oyununun başında iki işaretten söz etmektedir: "Mu'tarıza ( ) içinde bulunan kelâm hâli târif içindir. Şöyle bir hatt-ı ufkî - söz başına delâlet eder. Nokta, sözün nihayetine alâmet olur"....

Şemsettin Sami de, Kamus-ı Türkî adlı sözlüğünde iki noktaya (:), noktateyn; virgüle (,), fasıla demektedir.

Önceleri düzyazı metinlerinde kullanılan noktalama işaretlerinin, şiirde kullanılmadığını görüyoruz. Başlangıçta, hem şiir hem düzyazı yazan edebiyatçılarımız, noktalama işaretlerini, düzyazı metinlerinde kullanmışlar, bununla beraber şiir halinde yazdıkları metinlerde noktalama işaretlerini kullanmamışlardır. Sonraları şiirlerde de başarı ile noktalama işaretlerinin kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Recaizâde Mahmut Ekrem, hem Araba Sevdası adlı romanında, hem de Zemzeme, Pejmürde gibi şiir kitaplarında bu işaretlere dikkat etmiş ve yerli yerinde kullanmıştır. Servet-i Fünûn döneminde, Tevfik Fikret'in şiirlerinde, noktalama işaretlerinin dikkatle kullanıldığını görmekteyiz.

Cumhuriyet döneminde, noktalama işaretleri daha çok önemsenmiş sayıları ve türleri arttırılmıştır.

Noktalama İşaretleri

Nokta
İki Nokta
Üç Nokta
Virgül
Noktalı virgül
Soru İşareti
Ünlem
Uzun Çizgi
Kısa Çizgi
Eğik Çizgi
Tırnak İşareti
Parantez İşareti
Tek Parantez
Köşeli Parantez



Nokta ( . )

a. Cümle sonlarında kullanılır:
Türk’üm.

Akıl yaşta değil baştadır.

UYARI: Cümle tırnak ya da parantez içine alınmış ifadelerle bitiyorsa bu durumda nokta tırnak ya da parantez işaretinden sonra konur.

Dilbilgisinin bölümlerinden biri de sentakstır (cümle bilgisi).

Kemal Tahir’in senaryolarından bazıları film haline de getirildi (Haremde Dört Kadın, Yarın Bizimdir, Namusum İçin).

b.
Kısaltmaların sonuna nokta konur:
Dr. (doktor); bkz. (bakınız); Alb. (Albay)

Prof. (profesör); vb. (ve benzerleri); sf. (sıfat)

Bununla birlikte çok tanınan isimlerin büyük harf kullanılarak yapılan kısaltmalarında, günümüzde, nokta kullanılmamaktadır:

TC (Türkiye Cumhuriyeti)

TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi)

MEB (Milli Eğitim Bakanlığı)

PTT (Posta, Telgraf, Telefon)

c.
Sayılardan sonra sıra bildirmek amacıyla nokta kullanılır. Burada nokta sayı sıfatı anlamındadır:
3. (üçüncü); II. Mehmet; IV. Cadde;

XIX. yüzyıl; 72. Sokak

II. Mahmut (1808-1839), Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmıştır.

UYARI: Cadde, sokak ve ev numaralarından sonra nokta işareti mutlaka kullanılmalıdır. Nokta kullanılmadığı takdirde yukarıdaki örneklere bakılarak dört tane cadde, yetmiş iki tane sokak anlamı çıkabilir.

d.
Tarihlerin yazılışında saat, gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için nokta kullanılır:

28. 5. 1966

30. 3. 1967

Romanlarıyla Türk tarihine yeni bir bakış açısı getiren Kemal Tahir, 21.4.1971 tarihinde öldü.

Okulumuzda birinci ders saat 9.10’da başlamaktadır.

UYARI: Tarihlerde ay adları yazı ile yazılabilir. Bu durumda ay adlarından önce veya sonra nokta kullanılmaz:

28 Mayıs 1966
30 Mart 1967

e. Bibliyografik künyelerin sonuna nokta konur:
LEVEND, Agâh Sırrı, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, Ankara 1960.

YALÇIN, Sıddıka Dilek, Haldun Taner’in Hikâyeleri ve Hikâyeciliği, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1995.

f. Bir yazıda maddeleri gösteren rakam ve harflerden sonra nokta kullanılır:
I. 1. ; II. 2.

A. a. ; B. b.

g. Üçlü gruplara ayrılarak yazılan büyük sayılarda gruplar arasına nokta konur:
778.964.795

54.257.374

1.257.803

h.
Matematikte çarpı işareti yerine kullanılır:
3 . 7 = 21


4 . 5 = 20


İki Nokta ( : )

Geçmiş dönemlerde iki noktadan sonra mutlaka büyük harf kullanılması gerekliliği belirtilirdi. Oysa günümüzde iki noktadan sonra gelen cümle tam ve bağımsız bir cümle ise yine büyük harfle yeni cümleye başlanıyor. Ancak iki noktadan sonra gelen cümle tam bir cümle değil, bir önceki cümlenin devamı niteliğinde ise bu durumda küçük harf kullanımı dikkati çekmektedir.

a. Açıklanması gereken konularda cümle ve sözcüklerden sonra iki nokta konur:
Güneş'e uzaklıklarına göre gezegenler şöyle sıralanır: Merkür, Venüs, Dünya, Jüpiter, Satürn, Uranüs.

Sömürge siyaseti, türlü yollara başvurur: Askerî gücüne dayanarak kaba kuvvet kullanır; ekonomik kontrolle hegemonya kullanmaya kalkar; kültürel sömürgeciliğe açılır.

b. Başkalarından aktarılan yazı ve sözlerde tırnak işaretinden önce iki nokta konur:

Yaşlı adam arkadaşına: "mermer iyi taştan, muhabbet iki baştan" diye nazik bir şekilde sitemini belirtti.
Atatürk diyor ki: "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir".

c. Yazıda karşılıklı konuşmaların başlayacağını belirten sözlerden sonra iki nokta konur:

Gülerek sordum:
- Ne biliyorsun?

İri ela gözlerini kırptı. Delillerden emin olan insanlara mahsus saf bir kanaatle:
- Ne bilmeyeceğim, dedi: sır olmasa buraya her gece nur iner mi?


Üç Nokta ( ... )

a. Büyük üzüntü, korku, sevinç gibi duygular nedeniyle tamamlanamayan cümlelerden sonra üç nokta konur:

- Baban iyileşti mi?
- Onu geçen hafta ...

Keriman hıçkırıklar arasında: - Yirmi yıl ... diye inledi, yirmi yıl sonra ... sana nasıl anlatabilirim ki ...

b.
Tamamlanmamış cümlelerde anlamı pekiştirmek için üç nokta kullanılır:

Desem ki ...
İnan bana sevgilim inan ... (Cahit Sıtkı)

Senin gözlerinden öyle acı
Bir ışık geçer ki bazen ... (Cahit Külebi)

c. Üç nokta yazıda birbirine benzer varlıklar sıralanırken birkaçını yazdıktan sonra vesaire, bunun gibi anlamına gelen sözcüklerin yerine kullanılır:

Küçükken okuduğum kitaplardan hatırlayabildiklerim şunlar: Çalıkuşu, Yaban, Kiralık Konak, Sinekli Bakkal ...


Onlarda her şey var: Atlar, arabalar, uşaklar ...

d. Söz arasında söylenmek istenmeyen ya da müstehcen sözcüklerin yerine kullanılır:
Dün müdürü kendi yanında çalışan ... adlı genç kızla aynı yatakta yakalamışlar.
"Sana haraç verecek adamın ..." diye bağırdı.

e. Bir metinde yapılan alıntılarda kimi zaman metnin bütünü, bazı bölümler yazılmaz ve kullanılmaz. Bu durumda alıntı yapılan metinde atlanan kısımları belirtmek için üç nokta kullanılır:
" (...) Türk aydını (...) Bu viran ülke ve bu yoksul insan kitlesi için ne yaptın? (...) Anadolu halkının bir ruhu vardı; nüfuz edemedin. Bir kafası vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprağı vardı; işletemedin." (Yakup Kadri, Yaban, 1977: 148)


Virgül ( , )

a. Cümlede sıralanan isim, sıfat, zarf, zamir, fiil ve harfler arasında virgül kullanılır:

Bunun gibi, her şey, kin, nefret, muhalefet, bize hep insanlardan, hep toplumdan gelmiyor mu?

b.
Cümlede özne olan kelime, kendisinden sonra gelen sözlere karışabilecekse, özneden sonra virgül konulur:

O, tarihin seyrini değiştiren adamdı.
Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır. (Halit Ziya)

c. İşaret zamirlerinden sonra virgül kullanılır:

Bu konferansta o, bilgisayar teknolojisi hakkında bilgi verdi.

d. İsim yerine geçen sıfatlardan sonra virgül kullanılır:

Çocuk, bisikletine bindi.

e. Birleşik sıralı cümlelerde, arada bağlam olsun olmasın, iki cümle arasında virgül kullanılır:

Sinemaya gidecektik, fakat geç kaldık.

f. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına virgül konulur:
Meyve tabağında elma, muz, armut ve ayva vardı.
Evde, okulda, yollarda, her yerde yalnızca seni düşünüyorum.
Kısa saçlı, ela gözlü, kahverengi mantolu, genç ve güzel bir kız gülümseyerek bana doğru yaklaştı.
Küçücük arabaya benim bavullarımı, annemin kayak takımını, kardeşlerimin oyuncaklarını tıka basa yerleştirmeye çalıştık.

g.
Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak amacıyla virgül kullanılır:
Bir varmış, bir yokmuş.
Umduk, bekledik, düşündük. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

h. Cümlede özel olarak vurgulanması gereken öğelerden sonra virgül konur:
Bunu hiç kimse bilhassa o, yapmadı.
Soğuk, ellerimizi dondurdu.
Bizim, minyatürden tuval resmine geçişimiz, Batılı resim sanatının Türk resim sanatını etkilemesiyle, XIX. yüzyılda başlamıştır.

i. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan öğeleri belirtmek için virgül konur. Virgül işareti cümlenin öznelerini ayırır:
Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi, koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Selçuk Üniversitesi, yalnız eğitim ve kültür açısından değil, sosyal ve teknolojik açıdan da yöreyi etkiliyor.

j. Cümle içinde ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için virgül konur:
Örnek olsun dile, örnek istemez ya, söylüyorum.
Bütün erkekler, sakatlar ve yaşlılar hariç, silah altına alınmıştı.

k. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına virgül konur:
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam. (Ahmet Haşim)

NOT: İkilemeler arasına virgül konulmaz.

Yavaş yavaş; bata çıka; koşa koşa vb.

l. Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerden sonra virgül konulur:
Ben onu görünce titriyorum, diyor.
Recaizâde Mahmut Ekrem, şiir sadece vezinli ve kafiyeli olmaz; nesir ile de yazılabilir, diyordu.

m.
Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak red, kabul ve teşvik bildiren hayır, yok, yoo, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra virgül kullanılır:
Haydi, geç kalıyoruz.
Olur, ben de size katılırım.

n. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını göstermek için virgül kullanılır:
Bu gece, eğlenceleri içine sinmedi. (Reşat Nuri Güntekin)

o. Devrik cümlelerde virgül işaretinin yeri çoğu kez kurallara uymamaktadır:
Çoktan almıştım o kitabı, birkaç kez de açtım okumak için, yürümedi.
Yola, öğle yemeğinden sonra çıktık.

p. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra virgül konur:
Sayın Başkan,
Değerli Arkadaşım,
Çocuklar, sınıfta gürültü etmeyin!
Efendiler, temin ettiğimiz vatanın harap ve fakir olduğunu hariçte ve dahilde bilmeyen yoktur.

r. Yazışmalarda başvurulan makamın adından sonra virgül konur:
Türk Dil Kurumu Başkanlığı'na,
Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü'ne,

s. Yazışmalarda yer adlarını tarihlerden ayırmak için virgül konur:
Kuşadası, 4 Mart
Ankara, 26 Ocak

t. Sayıların yazılışında, kesirleri ayırmak için virgül kullanılır:
38 , 5 (otuz sekiz tam, onda beş)
0 , 52 (sıfır tam, yüzde elli iki)

u. Bibliyografik künyelerde yazar, eser, basımevi vb. maddelerden sonra virgül konur:
ERGİN, Muharrem, Dede Korkut Kitabı, Ankara, 1938.


Noktalı virgül (;)


Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımlarla birbirinden ayırmak için konur:
Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.
Öğeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur:
Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum. Sabahtan beri bekliyorum; ne gelen var, ne giden. İş işten geçti;artık gelse de olur, gelmese de.
Virgülle ayrılmış örnekleri farklı örneklerden ayırmak için konur:
Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; İstanbul, Londra, Bakû.
Kendilerinden evvelki cümleyle ilgi kuran ancak, yalnız, fakat, lâkin, çünkü, yoksa, bundan dolayı, binaenaleyh, sonuç olarak, bununla birlikte, öyleyse vb. cümle başı bağlaçlarından önce konur.
Halis bir şiir fena okunabilir; lâkin sahte bir şiir iyi okunamaz.
(Yahya Kemal Beyatlı)


Soru İşareti ( ? )

a. Soru bildiren cümlelerden ve sözcüklerden sonra soru işareti konur:

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? (Cahit Sıtkı)
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? (Cahit Sıtkı)
Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu adlı romanını okudunuz mu?
Ya gelmeseydin?

b. Verilen bilgilerin kesin olarak doğruluğundan emin olunmadığı durumlarda soru işareti kullanılır:

Hoca Ahmet Yesevî (? - 1166), Türkistan bölgesinde yaşamıştır.
Divan şairimiz Fuzûlî (1480?-1556), İstanbul'a hiç gelmemiştir.

c. Karşılıklı konuşmalarda şaşkınlık, şüphe, alaya alma, suskunluk gibi ruh hallerini belirtmek için kullanılır:

- Evli misin?
- Evet.

Her ay on kitap okuduğunu (?) söylüyor.



UYARI: Gerçek soru bildirmeyen soru eki ve kelimelerinden sonra, soru işareti kullanılmaz:

Yemek gördün mü ye, dayak gördün mü kaç.
Yüzüme baka baka yalan söylemez mi!


Ünlem İşareti ( ! )

Ünlem işareti genellikle cümle sonu işaretidir.

a. Heyecan, şaşkınlık, korku, acıma, kızgınlık gibi duyguları anlatan sözcük ve cümlelerden sonra kullanılır:

Aman Allah'ım, manzara ne güzel!
A! Sen artık çok oluyorsun.

b. Heyecanlı seslenişlerden, emir ve hitaplardan sonra ünlem işareti konur:

Ey Türk Gençliği!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Türk milleti!

c. Bir cümlede birden çok ünlem kullanılması gerektiği durumlarda, ünlem işaretleri yerine virgül konarak cümlenin sonunda tek bir ünlem kullanılır:

Aman, off, öldüm, bittim, canım çok yandı!

d. Küçümseme, yerme, alay bildiren cümlelerden sonra ünlem işareti konur:
Ali Beyin ne kadar akıllı (!) olduğunu herkes biliyor.
Karnede getirdiğin notlardan ne kadar çok çalıştığın (!) belli oluyor.


Uzun Çizgi ( — )

Bu noktalama işaretine konuşma çizgisi de denilmektedir. Yazıda, satır başlarına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Eğer metinde konuşmalar tırnak içinde verilirse bu durmda konuşma çizgisi kullanılmaz.

Frankfurt'a gelen herkesin sorduğu sorular şunlardır:
— Eski şehri gezdin mi?
— Goethe'nin evini gezdin mi? (Ahmet Haşim)


Kısa Çizgi ( - )

a. Satır sonuna sığmayan sözcükler kısa çizgi ile ayrılır ve sözcüğün satıra sığmayan bölümü bir alt satıra yazılır. Sözcük bölünürken hecelerin bölümlenmesine dikkat edilir.

Evlerimize dö-
nerken bekçiler-
le karşılaştık.

b. Aralarında türlü ilişkiler (eşitlik, yakınlık ...) bulunan iki sözcük veya iki tarih arasındaki ortaklığı ve başlangıçla sonu belirtmek için kısa çizgi kullanılır:

Türkçe, Ural-Altay dil ailesindendir.
Yarın saat 19.00 - 19.30 arasında, sizi, akşam yemeğine bekliyoruz.
Yıllar önce onunla karşılaştığım zaman yirmi beş - otuz yaşlarındaydı.
Atatürk (1881-1938), yılları arasında yaşamıştır.

c. Cümlenin kuruluşuna girmeyen, ancak cümledeki düşünceyi açıklamaya yarayan ara söz veya ara cümleleri ayırmak için çizgi işareti konur:

1775'de İstanbul'a gelen Baron de Tott, karısının ziyaretine gittiği bir sultan sarayında - Ahmet III.'ün kızı - bütün bir Fransız dekorunu hazır bulduğunu söyler.
Vural Bey, - cuma günleri dışında - toplantıya kendisi başkanlık eder.

d. Arapça ve Farsça kurallara göre yapılmış tamlamalar ve birleşik kelimeler arasına kısa çizgi konur:


Divan-ı Lügati't-Türk
Tercüman-ı Ahval
Duyûn-ı Umûmiye (devlet borçları)

e. Dilbilgisinde kök ve ekleri göstermek için kısa çizgi kullanılır:
Göz-lük-çü-ye

tut-ku

sev-i-ş-mek

f. Dilbilgisinde fiil kök ve gövdelerini belirtmek için kısa çizgi kullanılır:
Sar- vur- yat- okut- görüş-


Eğik Çizgi ( / )

a. Şiirlerden yapılan alıntılanda, mısraların yan yana yazılması gereken durumlarda mısraları belirlemek için kullanılır:

Hani bir sevgilin vardı / Yedi sekiz sene önce / Dün yolda rastladım / Sevindi beni görünce./ (Behçet Necatigil)

b. Adres yazarken apartman numarası ile daire numarası arasına ve semt ile şehir arasına eğik çizgi konur:

Belendir sok. No: 16/2 A. Ayrancı/ Ankara

c. Dilbilgisinde eklerin farklı şekillerini göstermek için eğik çizgi kullanılır:

- lar/ -ler -cı / ci

d. Bölme işareti olarak kullanılır:

70 / 2 = 35


Tırnak İşareti ( " " )

a. Bir metnin içerisinde başkasından aktarılan yazıların, sözlerin başına ve sonuna tırnak işareti konur:

Tilkiye "tavuk kebabı yer misin?" demişler: "Adamın güleceğini getiriyorsunuz" demiş.

b. Önemi belirtilmek istenen sözcüklerin başında ve sonunda tırnak işareti kullanılır:

Ta derinden bir gün bana "gel!" desin. (Ahmet Kutsi Tecer)

c. Karşılıklı konuşmalarda çizgi yerine tırnak işareti de kullanılır:

"Sınava iyi hazırlandın mı?".
"Evet, ya sen?".

d. Bir yazıda sözcükler ya da sayılar alt satırlarda tekrarlanıyorsa, bu sözcük ya da sayıları yazmamak için "den den" adı verilen tırnak işareti kullanılır:

Hacettepe Üniversitesi'nde bulunan bazı fakülteler şunlardır:
Edebiyat Fakültesi
Fen "
Mühendislik "
Tıp " .


Parantez İşareti ( ( ) )

a. Bir sözcük ya da cümleden sonra yapılan açıklamalar parantez içine alınır:

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) en güzel eserlerini Bodrum'da yazmıştır.
Şiir Tahlilleri (Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Kadar)'nde Tevfik Fikret'in şiirini bu bakış açısıyla incelemiştik.

b. Eş anlamlı sözcükler, eş değerdeki tarihler ve rakamlar parantez içinde kullanılır:

İnsan ikrarından (sözünden), hayvan yularından tutulur. (Türk atasözü)
En mükemmel anlatma (expression) vasıtamız dildir.
Gerçekçilik akımı, Gustave Flaubert (Gustav Flober)'in yazdığı Madam Bovary'nin yayınlanmasıyla (1857) başlamıştır.

c. Bilimsel çalışmalarda kaynaklar çoğunlukla dipnotta veya eserin sonunda "kaynaklar" başlığı altında gösterilir. Metin içinde kaynak gösterilmek istenirse parantez işareti kullanılır:

Tanzimat döneminde Osmanlı aydınları Batı uygarlığını üç vâsıta ile (kitap, duyma ve gözlem) tanımışlardır (Okay, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmet Mithat Efendi, 1975: 21).

d. Tiyatro eserlerinde sahnede yapılacak hareketler parantez içinde gösterilir:

Eleştirmeci (odadan çıkar): Ne var, ne oldu? (Behçet Necatigil)

UYARI: Çoğu zaman tırnak işareti ile parantez işaretinin kullanıldığı yerler birbirine karıştırılır. Cümlede tırnak işareti içindeki sözcükler ve cümleler çıkartılırsa anlam bozulur. Parantez içindeki sözcükler ve cümleler çıkartılırsa anlam bozulmaz.

Kul kusursuz (hatasız) olmaz.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Otuz Beş Yaş" adlı şiirini henüz orta okulda iken okumuştum


Parantez İşareti ( ) )

Madde başlarında, sıralamalarda ya da rakamlardan sonra kullanılır:

Namık Kemal şu türlerde eserler vermişlerdir:
1) Şiir;
2) Tiyatro;
3) Roman;
4) Tenkit;
5) Tarih.


Köşeli Parantez ( [ ] )

a. Parantez içine alınan bir anlatımda ayrıca parantez içine alınması gereken bir açıklama varsa, bu açıklama köşeli parantez ile gösterilir.

Nurullah Ataç'a göre: "çocukluğu olmayanın gençliği de olmaz". (Günce [17 Nisan 1953] )

b.
Cümlede, anlam açısından büsbütün farklı sözü/ sözleri belirtmek için kullanılır:

Cahit Sıtkı, mektuplarından birisinde [27 Mart] sevdiği Fransız şairleri hakkında şöyle demektedir:

c.
Aktarıman metinlerde, yazarın yaptığı yanlışlığı düzeltmek amacıyla kullanılır:

Ebubekir Hazım Tepeyran 1946 [1947] yılında öldü.

TÜRK DİLİNİN AİT OLDUĞU DİL AİLESİ, GENEL ÖZELLİKLERİ


TÜRK DİLİNİN AİT OLDUĞU DİL AİLESİ, GENEL ÖZELLİKLERİ

Türkçe, diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır.

Türkçe, diğer Altay dilleri gibi eklemeli, yani sözcüklerin eklerle yapıldığı ve çekildiği, sondan eklemeli bir dildir.

Türkçe sözcüklerde, Arapça, Almanca vb. dillerde görülen erillik, dişillik (yani cinsiyet ayrımı) özelliği yoktur....

Türkçede sayı sıfatlarından sonra gelen adlar çoğul eki almazlar. Yani üç ağaçlar değil üç ağaç.

Önlük-artlık (kalınlık-incelik) ve düzlük-yuvarlaklık uyumları vardır. İlk uyuma göre bir sözcükteki ünlüler ya hep art veya ön, ikinci uyuma göre de ya hep düz veya yuvarlak olurlar.

f, j ve h ünsüzleri Türkçe kökenli sözcüklerde bulunmazlar. (Bir kaç Türkçe sözcükte başka seslerden değişmiş olarak f görülebilir:
öfke < öpke, ufak < ubak vb.)

Türkçe sözcüklerde söz başında bulunabilen ünsüz sayısı sınırlıdır:
b, ç, d, g, k, s, t, v, y.

c ünsüzü, söz başında başka ünsüzlerden değişmiş olarak bir kaç sözcükte bulunur: cibinlik < çıpın vb.

n ünsüzü Türkçe kökenli sözcükler içinde yalnız ne ve türevlerinde bulunur: ne, neden, niçin, nasıl vb.

p ünsüzü de söz başında, bir kaç Türkçe sözcükte b'den değişmiş olarak bulunur: piş- < biş-, parmak < barmak vb.....

Türkçenin Tarihsel Gelişimi


TARİHSEL GELİŞİMİ

Türk dillerinin yazılı metne dayalı tarihleri 7.-9. yüzyıl Orhon Türkçesine kadar uzansa bile, Türkiye Türkçesi için, Anadolu'ya göç eden Oğuzların 11. yüzyıldan sonra kendi lehçeleri üzerine kurdukları yazı dilini başlangıç saymak gerekir.

15. yüzyıla kadar Eski Anadolu Türkçesi olarak adlandırdığımız bu dönemin en ünlü temsilcisi Yunus Emre'dir.

Anadolu Selçuklularının önce Arapçayı, sonra da Farsçayı resmi dil olarak kabul etmeleri nedeniyle Türkçe Anadolu sahasında 13. yüzyıla kadar gelişememiştir. 13. ve 15, yüzyıllar arasında da gittikçe artan sayıda Arapça, Farsça sözcük içeren bir dil ortaya çıkmıştır. Ancak yine de sade sayılabilecek bir Türkçenin egemen olduğu bu dönemden sonra Osmanlıca adı verilen, yoğun Arapça, Farsça etkisi görülen bir dönem başlamıştır...

16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar süren Osmanlıca dönemi kendi içinde Başlangıç Dönemi, Klasik Dönem ve Yenileşme Dönemi olarak üç bölümde incelenir. Bu dönemde yalnız Arapça, Farsça sözcükler değil gramer kuralları da Türkçeye girmiş, yalnız aydın kesimin okuyup yazabildiği bir saray dili ortaya çıkmıştır.

Dilde özleşme çabaları 19. yüzyılın ikinci yansında Tanzimat dönemi ile başlamıştır. Aydınların Türkçe sözcük kullanma, Arap alfabesinde yenilikler yapma (örneğin tüm ünlüleri yazıda gösterme, normalde bitişik yazılan Arapça harfleri ayrı yazma gibi) çabalarıyla geçen bir hazırlık döneminden sonra Cumhuriyetle birlikte çağdaş Türkçenin temelleri atılmıştır.

Atatürk'ün özel ilgi ve çabalarıyla Latin alfabesine geçilmiş, tarama, derleme ve türetme yoluyla dildeki Türkçe sözcük oranı kısa sürede büyük oranlara ulaşmıştır....

SES BİLGİSİ


Ses ve Harf

Ses ve harf kavramları en çok karıştırılan kavramlar arasında yer alıyor. Konunun uzmanı olmayan kişiler zaten her iki kavram için de sadece harf terimini kullanırken, uzmanların da ses ve harf'i aynı anlamda kullandıkları görülebiliyor.

Ses, ciğerlerden gelen havanın oluşturduğu titreşimler, duyma organları tarafından algılanan fiziksel niceliklerdir ve dili oluşturan en küçük birimdir Harf ise bu sesleri gösteren sembollerdir ve doğal olarak bir ses için her alfabede farklı semboller kullanılabilir...

Alfabe

Sesleri gösteren harflerin belli bir sıraya dizilmiş bütünü alfabe olarak adlandırılır. Yunan alfabesinin ilk iki harfi olan alfa ve beta sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur. abece adı ile de karşılanmaktadır.

Alfabeler, harflerin sesleri, heceleri ya da sözcükleri göstermeleri açısından üç bölüme ayrılırlar.

01.11.1928 tarihinde kabul edilmiş olan Latin kökenli Türk alfabesinde yer alan 29 harf şu biçimde sıralanmıştır:

Aa Bb Cc Çç Dd Ee Ff Gg Ğğ Hh İi Iı Jj Kk LI
Mm Nn Oo Öö Pp Rr Ss Şş Tt Uu Üü Vv Yy Zz


Latin kökenli Türk alfabesi sesleri gösteren, yani sesçil bir alfabedir ve sözcüklerin ön sıradan (ince) ya da art sıradan (kalın) oluşunu ünlüler belirlediğinden, g, k gibi ince ve kalın biçimi bulunan ünsüzler için birer harf kullanılması yeterli görülmüştür.

Ünlü Fonemler - Yazı Diline Ait Ünlüler
Türk yazı dilinde bulunan sekiz ünlü fonem (a, e, ı, i, o, ö, u, ü ) çeşitli açılardan sınıflandırılabilir.



Ünlü Fonemler - Anadolu Ağızlarına Ait Ünlüler

Anadolu Ağızlarına Ait Ünlü Fonemler: Anadolu ağızlarında yaygın olarak kullanılan kapalı e sesi Eski Türkçede, yazı dilinde yer alan dokuzuncu ünlüydü. Bugün sadece ağızlarda duyuluyor. e ve i sesleri arasında yer alan, i sesine daha yakın olan bu fonem bugün kimi sözcüklerde bütünüyle i sesine değişmiş olarak bulunuyor. Bugün el "halk; ülke", et-, ye-, ver-, yer, er "erken", de-, yel gibi sözcüklerin ağızlarda il, it- yi-, vir-, yir, ir, di- , yil biçiminde söylenmelerinin nedeni budur. Ancak kapalı e sesi ağızlarda her zaman net bir i sesi olarak duyulmuyor. Çoğu zaman e ve i arasında sesletiliyor. Standart Türkçeye aykırı olan bu durum eğitim düzeyine bağlı olarak azalıyor.


Ünlü Fonemler - Yazı Dilindeki Ödünç Sözcüklerde Bulunan Fonemler

Ön a Ünlüsü:

Türk alfabesinde tek a sesi gösterildiği halde, söyleyişte, dilimize daha çok Arapçadan girmiş olan sözcüklerde bulunan ve biraz e sesine yakın olan bir a sesi daha vardır. Bu ses eklenme sırasındaki ünlü tercihi ile kolayca tanınır.

Örneğin;

harp "savaş", sözcüğünde ön a bulunduğu için ek alınca harb-e oluyor, harb-a değil! Oysa eşsesli gibi görünen harp "müzik aleti" sözcüğü aynı durumda -a ünlüsünü alıyor: harp-a.

Sayılan fazla olmayan bu sözcükleri bilmek ve doğru telaffuz etmek gerekir:

kalp "yürek" > kalb-e, fakat kalp "sahte" > kalp-a.
yar "sevgili" > yar-e, fakat yar "uçurum" > yar-a.

ön a ünlüsü için her zaman böyle sözcük çiftleri yoktur:

harf > harf-in
hadd > hadd-i
vals > vals-i
dikkat > dikkat-siz
lügat > lügat-e
sıhhat > sıhhat-e
hakikat > hakikat-ler
saat > saat-e
seyahat > seyahat-e
istirahat > istirahat-e
menfaat > menfaat-çi
tabiat > tabiat-te

Son altı örneğin ikinci a ünlüleri ön a'dır.

Yazı Dilindeki Ödünç Sözcüklerde Bulunan Uzun Ünlüler:

Eski Türkçe'de bulunan uzun ünlüler bugünkü Türkçede kısalmıştır. Bugün sadece yad el "yabancı ülke" deyimindeki yad sözcüğünün ünlüsü uzun olarak söylenmektedir. Bir de yine Türkçe yarın sözcüğünün a ünlüsünün zaman zaman uzun söylendiği duyulmaktadır. Eski Türkçe'den gelme olan bu özellik yanlış sayılmamakla birlikte, yad sözcüğünde olduğu gibi bir genel kabul görmemiştir ve kısa olarak söylenmesi daha doğrudur.


Ünlü Fonemler - Ünlü Fonemlerle İlgili Özellikler


Önlük-Artlık Uyumu:

Yaygın olarak büyük ünlü uyumu adıyla bilinen bu özellik yalnız Türkçe kökenli sözcüklerle ilgilidir. Bu uyuma göre Türkçe bir sözcükte ya ön ünlüler (yaygın ve yanlış kullanıma göre ince ünlüler), ya da art ünlüler (yaygın ve yanlış kullanıma göre kalın ünlüler) bulunur.

Art Ünlüler: a, ı, o, u
Ön Ünlüler: e, i, ö, ü

o ve ö ünlüleri yalnız ilk hecede bulunabildiğinden, Türkçe sözcüklerdeki ünlü sıralanışı genel olarak şöyledir:

İlk Hece Diğer Heceler

e, i, ö, ü e, i, ü
a, ı, o, u a, ı, u


Türkçe Sözcüklerde Uyumun Bozulması

Önlük-artlık uyumu bir sözcüğün Türkçe olup olmadığını anlamamıza yardımcı olabilir ancak Türkçe oldukları halde pek çok nedenle önlük-artlık uyumu dışında kalmış olan sözcüklerimiz de vardır. Bu nedenleri sıralarsak:

a. Birleşik sözcükler doğal olarak bu uyumun dışında kalabilirler: gecekondu, atasözü, bugün (bu sözcük İngilizce today karşılığında kullanılıyorsa bitişik, this day karşılığında kullanılıyorsa ayrı yazılır) vb.

b. Eski Türkçe'de uyuma girdiği halde bugün çeşitli nedenlerle uyumdan çıkmış sözcükler vardır: anne, kardeş, elma, şişman, inan-, hani, hangi, dahi (bağlaç) vb.

c. Türkçede uyuma girmeyen ekler vardır ve bu ekleri alan sözcüklerde önlük-artlık uyumu bozulabilir. Sıralarsak:

-daş, -taş: din-daş, meslek-taş, fikir-daş vb.
-leyin: akşam-leyin, sabah-leyin vb.
-ken: oynar-ken, çocuk-ken vb.
-mtırak: ekşi-mtırak, yeşil-i-mtırak vb.
-ki: yukarıda-ki, ağaçta-ki vb.
-yor: gel-i-yor, sürüklü-yor (< sürükle-), çek-iyor vb.

Ödünç Sözcüklerde, Eklenme Sırasında Uyumun Bozulması

Alınma sözcükler de eklenme sırasında önlük-artlık kuralına uyarlar. Yani ek, sözcüğün son ünlüsüne göre seçilir. Ancak iki durumda bu uyum bozulur:

1. Son ünlüsü ön a olan sözcükler art ünlülü değil, ön ünlülü ekler alırlar: harf-e, seyahat-i gibi. Bkz. 3.3.1. Ön a Ünlüsü.
2. Son ünsüzü öndamaksıl (ince) k ve 1 olan sözcükler, art ünlü bulundursalar bile ön ünlülü ekler alırlar: rol-ü, gol-e gibi.
Bkz. 4.3. Yabancı Sözcüklere Özgü Ünsüz Fonemler

Türkçeye uzun süre önce girmiş olan bir kısım sözcükte de önlük-artlık uyumu görülür:

ortanca < Holland. hortensia
Çarşamba < Farsça çeha:r "dört" + şenbe "gün"
çamaşır < Farsça ca:me "elbise" + şuy "yıkama"
dürbün < Farsça du:r "uzak" + bi:n "görme"
çardak < Farsça çeha:r "dört" + Arapça ta:k "kemer, sütun" vb.

Düzlük-Yuvarlaklık Uyumu:


Yaygın olarak Küçük Ünlü Uyumu adı ile bilinen bu özellik, Türkçe sözcüklerde ya düz ya da yuvarlak ünlü bulunması durumunu anlatır.


Düz Ünlüler: a, e, ı, i

Yuvarlak Ünlüler: o, ö, u, ü

Türkçe bir sözcüğün ilk hecesinde a, e, ı, i ünlülerinden biri varsa izleyen hecelerde yine bu ünlülerden biri bulunabilir. Eğer ilk hece ünlüsü ü, ö, u, o ünlülerinden biriyse, diğer hecelerde ü, e, u, a ünlülerinden biri bulunabilir.

Türkçe Sözcüklerde Uyumun Bozulması


Düzlük-yuvarlaklık uyumu Türkçe sözcükler için ayırıcı bir özellik olmakla birlikte, çeşitli nedenlerle bu uyumun dışında kalmış sözcükler de vardır:

1. İçinde, dudak ünsüzleri dediğimiz b, p, m, v bulunan Türkçe sözcüklerde, a ünlüsünden sonra eski u ünlüsü korunmuştur:


tavuk
yağmur
tapu
kavur
savur
avuç
avun-
çamur
kagun
yavru vb.

2. Düz ünlülü sözcüklere eklenen şimdiki zaman eki -(I)yor da doğal olarak düzlük-yuvarlaklık uyumunu bozar:

gel-iyor
bak-ıyor vb.

Türkçedeki ödünç sözcüklerin bir bölümü eskilikleri ölçüsünde Türkçenin bu yasasına uyum sağlamış, Türkçeleşmişlerdir:

(atlı) karınca < İtalyanca carrozza "araba"
zeytin < Arapça zeytu:n
müdür < Arapça müdi:r vb.

Ünlülerin Sıfırla Nöbetleşmeleri


Eklenme sırasında bir ünlünün kaybolması durumunu düşme değil, sıfırla nöbetleşme olarak adlandırıyoruz. Çünkü sözkonusu ünlü, sözcük yalın durumdayken kendini korumaktadır. Örneğin; ağız fakat ağz-ım gibi.


Bu tip nöbetleşme olaylarının bir bölümü yazıya yansımış olsa da büyük bir bölümü şimdilik sadece konuşma dilinde görülür. Hiç bir dilde yazı konuşmayı tümüyle yansıtamaz. Bugün Türkçede konuşma ve yazının pek çok dile göre birbirine çok yakın olmasının nedeni Latin kökenli Türk alfabesine geçişin yeni olmasıdır. Yine de geçen süre içinde konuşma dili yazıdan biraz uzaklaşmıştır. Oluşan farklılıkların bir bölümü zamanla yazıyı etkilese bile çoğu konuşma düzeyinde kalmıştır. Bunları bilmek ve yazıya yansıtmamak gerekir. Aşağıda bunlar sırasıyla verilmiştir:

İlk hecesi açık, ikinci hecesi kapalı ve ı, i, u, ü ünlülerinden biriyle kurulmuş olan iki heceli Türkçe sözcüklerin ikinci hecesinde bulunan ünlüler, sözcük ünlü ile başlayan bir ek aldığında sıfırla nöbetleşir:

ağız > ağz-ım, alın > aln-ı, geniz > genz-im, karın > karn-ın, uğur > uğr-u, kayın > kayn-ın, gönül > gönl-ü, omnz > omz-u, burun > burn-u, beyin > beyn-i vb.

Bu özellik yazı dili için de geçerlidir ve bu sözcüklerin ek almış biçimlerinin böyle yazılması gerekir.


Türkçeye başka dillerden girmiş olan tek heceli ve sonunda iki ünsüz bulunan sözcükler, konuşma ve yazı dilimizde iki heceli olmuştur:

ism > isim, film > filim, devr > devir gibi.

Bu tip sözcükler ünlü ile başlayan bir ek aldıklannda eski biçimlerine dönerler:

isim > ism-e, filim > film-e, devir > devr-in, kayıp > kayb-ım, emir > emr-e, ömür > ömr- ün, sabır > sabr-a vb.

Bu özellik hem konuşma hem de yazı dilimiz için geçerlidir.

İkinci hecesi y, v, ğ ünsüzleriyle başlayan ve r ünsüzüyle biten iki heceli Türkçe eylem gövdeleri ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında, ikinci hece ünlüleri sıfırla nöbetleşir:


kavur- > kavr-ul-,
savur- > savr-uk,
ayır- > ayr-ıl-,
kavuş- > kavş-ak (fakat! kavuş- uruz, kavuş-unca vb.)
çevir- > çevr-il-,
evir- > evr-im,
devir- > devr-im,
doyur- > doyr-ul-,
sıyır- > sıyr-ıl-,
kayır- > kayr-ıl-,
yoğur- > yoğr-ul-,
bağır- > bağr-ış-,
çağır- > çağr-ış-,
eğir- > eğr-il-,
böğür- > böğr-üş-,
yayıl- > yayl-ım vb.

Bu tipte olmayan bazı sözcüklerde de aynı özellik görülür:

bükül- > bükl-üm, yanıl- > yanl-ış, uyu- > uy-ku vb.

Bu özellik de yazı dilimize yansımıştır

bura, şura, ora, nere sözcüklerinin son ünlüleri -da,-de, -dan, -den eklerinden önce sıfırla nöbetleşirler:


burda, burdan, şurda, şurdan, orda, ordan, nerde, nerden

*Bu özellik konuşma diline aittir ve yazıya yansıtılmamalıdır. Yani bu sözcükleri yazarken burada, buradan, şurada, şuradan, orada, oradan, nerede, nereden biçimlerinde yazmak gerekir.

Şu üç sözcüğün son ünlüsü, addan eylem yapan -la, -le ekinden önce sıfırla nöbetleşir:

yumurta > yumurt-la
ileri > ilerle
içeri > içerle

Sözcüklerin bu biçimde yazılması gerekir.

3.4.3.6. -arı, -eri eki almış belirteçlerin son ünlüsü, -da, -de, -dan, -den eklerinden önce sıfırla nöbetleşirler:

yukarı > yukarda, ileri > ilerde, içeri > içerde, dışarı > dışarda

*Bu özellik konuşma diline aittir ve yazıya yansıtılmamalıdır. Yani bu sözcükleri yazarken yukarıda, ileride, içeride, dışarıda biçimlerinde yazmak gerekir.

y Ünsüzü Etkisiyle Ünlülerde Daralma

y ünsüzünün daraltıcı etkisi nedeniyle, eklenme sırasında bu ünsüzden önce bulunan geniş ünlülerde daralma oluşur.


*Bu özellik konuşma diline aittir ve yazıya yansıtılmamalıdır.

Örneğin:

başla- > başlıyan
iste- > istiyen
bekle- > bekli-yerek
iste- > isti-yerek
ağla- > ağlıya
bekle- > bekliye
başla- > başlıyın
iste- > istiyin
ara- > arıyıp
tara- > tarıyıp
bura > burıya
şura > şurıya
nere > neriye
araba > arabıya
çeşme > çeşmiye
koru- > korıya
yürü- > yüriye
çürü- > çüriyen
yürü- > yüriyen
yapma- > yapmıyor
gelme- > gelmiyor

Gelecek Zaman Ekinde Ünlü Daralması

-acak/-ecek eki ünlü ile biten eylemlere eklendiğinde bu ekin son ünlüsü daralır:

yap-ıcak
ed-icek
gör-icek
sev-icek vb.

*Bu özellik konuşma diline aittir ve yazıya yansıtılmamalıdır.


Hece Binişmesi

Türkçede yaygın olarak, Farsça hane sözcüğüyle oluşturulmuş birleşiklerde görülür:

hastahane > hasta:ne
pastahane > pasta:ne
postahane > posta:ne
eczahane > ecza:ne

*Bu özellik konuşma diline aittir ve yazıya yansıtılmamalıdır.

Türkçede eslâ ve yazıya yansımış hece binişmesi örnekleri de çoktur:

ne için > niçin
ne asıl > nasıl
ne asıl ise > nasılsa
o ise > oysa
o ile > öyle
o ile ise > öyleyse
bu ile ise > böyleyse
güllü aş > güllaç
sütlü aş > sütlaç
kahve altı > kahvaltı
pazar ertesi > pazartesi
cuma ertesi > cumartesi
hanım nine > haminne vb.

Büzülme

Türkçede eklenme sırasında çeşitli durumlarda büzülmeler oluşur. Konuşma diline ait olan bu özellik yazıya yansıtılmamalıdır.

Örneğin;

Ünlü ile biten eylemlere gelecek zaman eki eklendiğinde:

başlayacak > başli:cak
yaşayacak>yaşi:cak
bekleyecek > bekli:cek
çürüyecek > çüri:cek vb.

Gelecek zaman ekinin kişi eki almış biçimlerinde farklı büzülmeler ortaya çıkabilir:

yapacağım > yapıci:m, yapıca:m
edeceğim > edici:m, edice:m
arayacağım > ari:ci:m, ari: ca:m
korkmayacağız > korkmi:ci:z, korkmi:ca:z vb.

Kısalma ve Uzama

Türkçe sözcüklerde uzun ünlü olmadığı belirtilmişti. Bkz. 3.3.2.Yazı Dilindeki Ödünç Sözcüklerde Bulunan Uzun Ünlüler.

Alınma sözcüklerdeki uzun ünlüler çoğunlukla korunmakla birlikte (bkz. UZUNLUK ve KISALIKLA İLGİLİ YANLIŞLAR) bu ünlülerin bir bölümü Türkçeye uyum sağl ak kısalmıştır. Sözcük yalın haldeyken kısa söylenen bu ünlüler, eklenmeyle bir açık hece ünlüsü haline gelince eski uzunlukları yeniden ortaya çıkar.

Bu tip sözcüklerin söylenişine dikkat etmek gerekir:

hukuk > huku:ku
vücut > vücu:du
hesap > hesa:bı
cevap > ceva:bı
delil > deli:li
hal > ha:l-i
yar > ya:r-i
tamam > tama:m-ı
edebiyat > edebiya:-t-ı
hayat > haya:t-ı
hesap > hesa:b-ı
murat > mura:d-ı
mevzuat > mevzua:t-ı
mevcut > mevcu:d-u
taç > ta:c-ı
ahlak > ahla:k-ı vb.


Ünsüz Fonemler - Yazı Diline Ait Ünsüzler

Yazı dilimizde 21 ünsüz vardır. Bu ünsüzler çeşitli ölçütlere göre sınıflandırılmakla birlikte en yaygın sınıflandırma ötümlülük-ötümsüzlük (sertlik-yumuşaklık) ölçütüne göre yapılandır. Buna göre:

Ötümsüz Ünsüzler: ç, f, h, k, p, s, ş, t
Ötümlü Ünsüzler: b, c, d, g, ğ, j, 1, m, n, r, v, y, z


Ünsüz Fonemler - Anadolu Ağızlarına Ait Ünsüzler

Anadolu ağızlarında yazı dilimizde bulunmayan pek çok ünsüz fonem vardır. Eğitim düzeyine bağlı olarak bunların kullanımı azalsa bile, bir söyleyiş kusuru olarak her zaman duyulabilmektedir. Standart söyleyiş dışında kalan bu ünsüzlerin en yaygın olanları n yerine kullanılan geniz n'si, artdamaksıl (kalın) k yerine kullanılan artdamaksıl (kalın) g ve bir gırtlak sesi olan h'dır.

Geniz n'si Eski Türkçede bir fonem olarak bulunmakla birlikte bugün yazı dilimizde anlam ayıncı bir öğe değildir. deniz, geldin, sana, evine vb sözcüklerde duyduğumuz genizden gelen bu n sesi bir söyleyiş kusurudur.

Yine kal-, karşı, kazan, kırmızı gibi sözcükleri gal-, garşı, gazan, gırmızı biçiminde, bak-, sakla-, ak- gibi sözcükleri de bah-, sahla-, ah- biçiminde söylemek ağızlara özgüdür ve söyleyiş kusurudur.


Ünsüz Fonemler - Yabancı Sözcüklere Özgü Ünsüzler

Türkçede alınma sözcüklerde görülen öndamaksıl (ince) k ve 1 ünsüzleri hem yazıda hem söyleyişte büyük sorunlara neden olmaktadır.

Türkçe sözcüklerde k ünsüzünün niteliğini (artdamaksıl veya öndamaksıl oluşunu) komşu ünlüler belirler. Yani kazan sözcüğünde a'dan ötürü k artdamaksıl, küçük sözcüğünde ü'den ötürü k öndamaksıldır. Ancak alınma sözcüklerde a ve u ünlüleri komşuluğunda öndamaksıl bir k sesi vardır ve bu ses söz sonunda olduğunda ön ünlülü ek almasıyla ayrılır: Yine ödünç sözcüklerde normal l ünsüzünden ayrı bir öndamaksıl (ince) I ünsüzü vardır ve bu ünsüz de yine eklenmede diğer I ünsüzünden ayrılır:

helak > helak-in
idrak > idrak-e
iştirak > iştirak-çi
rol > rol-ü
gol > gol-ü
hal > hal-i
infilak-ten
ihmal-ci
meşgul-sünüz
lokal-de

Bu ünsüzler söz içinde ve söz başında da görülür:

hikaye
kağıt
mekan
z mahkum
billur
sulh
kelam ilaç vb.

Bu sözcüklerde k ve I seslerinin farklı niteliğini ortaya koymak için izleyen ünlünün üzerine şapka konulmaktadır. Ancak bu durumda iki sonun ortaya çıkıyor. Şapka işareti alınma sözcüklerdeki uzun ünlüleri göstermek için de kullanılmaktadır. Yani işarete iki ayrı görev yüklenmiştir ve karışıklığa neden olmaktadır. Ayrıca ünsüzlere ait olan bir özelliği göstermek için ünlülerin üzerine işaret konulması da savunulabilir bir yöntem değildir.


Ünsüz Fonemler - Ünsüzlerle İlgili Özellikler

Ünsüz Uyumu

Yukarıda ünsüz fonemlerin ötümlülük ötümsüzlük açısından ikiye ayrıldığına değinilmişti. Ünsüz uyumu, ötümlülük-ötümsüzlük benzeşmesidir. Yani bir sözcük ötümsüz ünsüzle bitiyorsa ötümsüz ünsüzle başlayan bir ek alır; ötümlü ünsüzle bitiyorsa ötümlü ünsüzle başlayan bir ek alır:

iş > iş-çi
kes- > kes-ti
üç > üç-te
kök > kök-ten
nazar > nazar-dan
dil > dil-de vb.

Türkçenin bu özelliğinin de zaman zaman dikkate alınmadığı, işci, kesdi, üçde vb yanlış söyleyiş ve yazılışların ortaya çıktığı görülmektedir.

Ötümlüleşme-Ötümsüzleşme

Ünsüzlerin yumuşaması-sertleşmesi olarak bilinen bu olay, Türkçede çok boyutlu ve zaman zaman kuraldışı gelişmelerle doludur. Burada bu ses olayının tüm boyutları değil, kullanıma en çok yansıyan, en çok hata yapılan yönleri incelenerek bir özetleme yapılacaktır:

Türkçe Sözcüklerde:

*Eğer sözcük tek heceliyse ve p, ç, t, k ünsüzlerinden biri ile bitiyorsa, ünlü ile başlayan bir ekten önce iki ayrı gelişme ortaya çıkar:

Sözcüğün ünlüsü Türkçenin eski dönemlerinde uzun ise, bu durumda p, ç, t, k ünsüzleri ötümlüleşerek sırasıyla b, c, d, ğ ünsüzlerine değişir.

gök > göğ-e
çok > çoğ-u
but > bud-u
kurt > kurd-u
uç > uc-u
güç > güc-ü
kap > kab-ı vb.

Sözcüğün ünlüsü Türkçenin eski dönemlerinde kısa ise, bu durumda p, ç, t, k ünsüzleri korunur:

at > at-a
bat- > bat-ı
saç > saç-ı
ip > ip-i
ok > ok-u
yük > yük-e vb.

*Bu durumun istisnaları da vardır. Örneğin eski yut- eyleminin eski bir türevi olan yud-um'da t ünsüzünün ötümlüleşmesine karşın bugün bir ünlüden önce bu sözcüğün t'si konmuyor:

yut-ar
yut-acak vb.

*süt sözcüğü bugün yaygın söyleyiş ve imlada süt-ü, süt-e biçiminde eklenirken, eskiden uzun ünlülü olduğu için süd-ü biçimi de görülebiliyor. *Çok heceli Türkçe sözcükler için kural daha basittir. Bunların sonunda yer alan ç, t, k ünsüzleri, ünlü ile başlayan bir ekten önce ötümlüleşir:

ağaç > ağac-ı
yamaç > yamac-ı
ufak > ufağ-ı
kulak > kulağ-ı
kanat > kanad-ı
geçit > geçid-i

*Yeni türevlerde t sesi ile ilgili olarak Türkçenin bu eski ses yasasının çok iyi işlemediği görülüyor:

konut-u
taşıt-ı
yakıt-ı vb.

*yanıt sözcüğü çok eski olmakla birlikte, dil devriminden sonra canlandınldığı için yeni türevler gibi ötümlüleşme kuralının dışında kalmıştır: yanıt-ı.

Alınma Sözcüklerde


Alınma sözcüklerde durum daha karmaşıktır.

*Türkçede söz sonunda ötümlü b, c, d, g ünsüzleri bulunmadığı için (sac "üzerinde hamur pişirilen alet", yad "yabancı", ad sözcükleri dışında!) alınma sözcükler de büyük ölçüde bu kurala uyarlar.

Arapça kitab > Türkçe kitap
Arapça hesab > Türkçe hesap
Farsça ceng > Türkçe cenk
Farsça reng > Türkçe renk
Fransızca methode > Türkçe metot
Fransızca etude > Türkçe etüt vb.

*Ancak bu sözcükler ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında ötümlülük yeniden ortaya çıkar:

kitap > kitab-ı
hesap > hesab-ı
cenk > ceng-i
renk > reng-i
metot > metod-u
etüt > etüd-ü

*Bazı sözcüklerde Türkçeleşme ileri ölçüde olduğundan, ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında, söz sonundaki ötümsüz ünsüz eski ötümlülüğüne dönmez:

Arapça şabb > Türkçe şap, şap-ı
Farsça seped > Türkçe sepet, sepet-i
Fransızca tube > Türkçe tüp, tüp-ü

*Az sayıda Arapça, Farsça sözcükte, söz sonundaki ötümlü ünsüzler korunmuştur:

ab "su"
hac
had

*Batı kökenli, çok heceli sözcüklerin sonundaki g ünsüzü Türkçede yalın durumdayken genellikle korunur, ünlü ile başlayan bir ekten önce sızıcılaşarak ğ'ye döner:

diyalog > diyaloğ-u
fizyolog > fizyoloğ-u
antropolog > antropoloğ-a vb.

*Fransızca ve İngilizce kökenli sözcüklerin sonundaki b ve d ünsüzleri ise, sözcük yalın durumdayken ötümsüzleşir, ünlü ile başlayan bir ek alınca eski durumuna döner:

Fransızca bande > Türkçe bant, band-ı
Fransızca acide > Türkçe asit, asid-i vb.

*Sonu ötümsüz ünsüzle biten alınma sözcüklerde kural daha basittir. Bunlar Türkçede ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında ötümlü ünsüzleri büyük bir çoğunlukla korunur:

hukuk > hukuk-un
evrak > evrak-ın
kaset > kaset-in
şut > şut-un
tip > tip-in vb.

*Az sayıda alınma sözcükte Türkçenin eklenme ile ilgili ses yasası işler ve ötümsüz ünsüzler ötümlüleşir:

sokak > sokağ-ı
kontak > kontağ-ı
teknik > tekniğ-i
grip > grib-i
grup > grub-u
elektrik > elektriğ-i vb.

Ünsüz Türemesi

Ünsüz türemesi olayını, sözcükte ve eklenmede olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

Sözcükte ortaya çıkan ünsüz türemesi olaylarının bir bölümü zaten yazı diline girmiştir ve sözcük bu biçimiyle sözlüğe girdiği için söyleyiş ve yazıda sorun çıkmaz:

ur- > vur-
örküç > hörküç
tuç > tunç
aveng > hevenk vb.

*Bir kısım sözcükte ise değişim yalnız ağızlarda gerçekleşmiştir ve yazıya yansıtmamak gerekir:

is > his
kılıç > kılınç
tüfek > tüfenk
fişek > fişenk
elbet > helbet vb.

Batıdan gelen yeni ödünç sözcüklerde y türemesi konusunda
(piano > piyano, dialog > diyalog vb.) bkz. İMLA.

t Türemesi

Ünlü ile biten bazı Arapça ödünç sözcükler -en Arapça belirteç ekini aldıklarında arada bir t sesi türer:

cümle-t-en
madde-t-en
ilave-t-en
idare-t-en

v Türemesi

Yine ünlü ile biten Arapça ödünç sözcüklere nispet i'si eklendiğinde arada bir v ünsüzü türer:

aile > aile-v-i
sene > sene-v-i vb.

y Türemesi

Türkçede en yaygın ünsüz türemesi eklenme sırasında yanyana gelen iki ünlünün arasında türeyen y yardımcı ünsüzüdür.

*Yaygın olarak kaynaştırma ünsüzü denilen bu ses Türkçenin tek yardımcı ünsüzüdür ve yanlış olarak yardımcı ünsüz olarak adlandırılan ş, n, s seslerinin farklı açıklamaları vardır:

*ş ünsüzü sadece ünlü ile biten sayı adlarına -ar,-er üleştirnıe eki geldiğinde ortaya çıkar:

iki-ş-er
yedi-ş-er vb.

Burada ş'nin yardımcı ses olduğu sanılıyor. Gerçekte ş sesi beşer sözcüğünün yarılış çözümlenmesi sonucu (yani beş-er yerine be-şer) ortaya çıkmış ve ünlü ile biten diğer sayılara da eklenmiştir. Kurallı biçimlerin iki-y-er, yedi-y-er vb. olması gerekirdi.

*n ünsüzü çeşitli durumlarda bir yardımcı ses gibi görünüyor:

bu-n-a, o-n-dan, ev-i-n-i, kendi-n-e, anne-n-in vb.

Bu örneklerde de yardımcı ses olarak y'nin kullanılması beklenirdi. Ayrıca o-n-dan, tepe-si-n-de gibi örneklerde zaten bir yardımcı sese gerek de yoktur. Buralarda görülen n sesi Türkçenin en eski dönemlerine ait bir zamirin kalıntısıdır.

*Benzer olarak s ünsüzü de çok eski dönemlere ait bir zamirin kalıntısıdır ve bugün sadece ünlü ile biten adlara eklenen tekil üçüncG kişi iyelik ekinden önce görülür:

masa-s-ı
yazı-s-ı vb.

Ünsüz İkizleşmesi

Türkçe Sözcüklerde

Türkçe sözcüklerde, kök ve gövdede ikiz ünsüzlere çok rastlanmaz. yassı, ıssız, anne, belli, elli, ıssız gibi sayılı bir kaç sözcükte görülür ve zaten yazı dilinde bu biçimleriyle yer alırlar.

*Yalnız ağızlarda görülen yeddi, sekkiz, dokkuz, eşşek, aşşağı gibi ikizleşmeleri ise yazıya yansıtmamak gerekir.

Alınma Sözcüklerde

Alınma sözcüklerde ikiz ünsüzler çok ve çeşitlidir. İkiz ünsüzle biten çok sayıda Arapça sözcük Türkçede yalın durumda tek ünsüzle söylenir ve yazılır. Ancak sözcük ünlü ile başlayan bir ek alınca ikiz ünsüz yeniden ortaya çıkar:

sırr > sır, sırr-a
redd > ret, redd-i
hiss > his, hiss-i
hacc > hac, hacc-a
afv > af > aff-a
hall > hal, hallet-
fenn > fenn-i
hat > hat, hatt-ı
had > had, hadd-i
mühimm > mühim, mühimmat vb.

*zücaciye, cüzam, Zelanda sözcüklerinin züccaciye, cüzzam, Zellanda gibi ikiz ünsüzlü biçimde söylenmesi ve yazılması yanlıştır.

*Yine alerji, koleksiyon, entelektüel, kolektif gibi batı kökenli sözcüklerin allerji, kolleksiyon, entellektüel, kollektif biçiminde ikiz ünsüzlü olarak söylenrrıesi yanlıştır.

Göçüşme

Bir sözcükte iki ünsüzün yer değiştirmesi olayıdır. Bazı örnekler yazı dilimize girmiştir:

Farsça çahar yek > Türkçe çer yek > çeyrek
Yunanca boreas > Türkçe poyraz
Edrine > Edirne

Diğer örnekler büyük çoğunlukla yalnız konuşma diline aittir. Bunlardan en yaygın olanları yalnız ve yanlış sözcükleridir. Bu sözcüklerin sık sık yanlız ve yanlış biçimlerinde yanlış söylendiği ve yazıldığı görülüyor.

Konuşma diline ait diğer yaygın göçüşme örneklerinin bir bölümü şunlardır:



Doğru Yanlış
ekşi eşki
köprü körpü
perhiz pehriz
memleket melmeket
sarımsak sarmısak
bayram baryam
kibrit kirbit
yaprak yarpak
gömlek gölmek
Meryem Meyrem
kirpik kiprik
lanet nalet
öğren- örgen-
satranç santraç

alıntı:dilimiz.gen.tr

...

BASINDA TÜRK DİLİ KULLANIMI


BASINDA TÜRK DİLİ KULLANIMI

Yazılı basında yaygın olarak karşılaşılan yanlış kullanımlar, günlük yaşamda sıklıkla yapılan yanlışlardan pek de farklı değildir.

Bkz. Türkçe Yanlışları, Radyo-TV Yayınlarında Türk Dilinin Kullanımı, İmla, Telaffuz Hataları, Yabancı Dilden Giren Kelimelerin Yazımında Karşılaşılan Yanlışlar, Noktalama bölümleri.

O nedenle burada, son günlerde çeşitli gazete ve dergilerde, radyo ve televizyon kanallarında karşılaşılan yanlış kullanım örneklerinden bazıları değerlendirilecektir...

Örnek:

“Taxi, fax, index, maximum, sex, dublex”

Sadece basında değil, hemen her yerde kullanılmaktadır.

Yanlış: Türk alfabesinde “x” harfi yoktur!

Batı dillerinden dilimize giren sözcüklerde “x” harfinin yerine “ks” harfleri kullanılır.

Doğru: Taksi, faks, indeks, maksimum, seks, dubleks...

Örnek:

“Show, Flash, Pasha, cafe”

Hemen her yerde yanlış kullanılmaktadır.

Yanlış: Yabancı dilden Türkçeye giren bir sözcük, Türkçenin seslerine ve harflerine uygun olarak yazılmalıdır. (Bkz. Yazım teknikleri)

Doğru: Şov(=gösteri),

Flaş

Kafe (=kahvehane)

Paşa (İngilizce özentisiyle bozularak yazılmış şekliyle değil, doğru şekliyle yazılmalı)

Örnek:

“Türk kahvesi”

Hemen her yerde yanlış kullanılmaktadır.

Yanlış: Türkiye’de olduğumuza göre, Türk kahvesi demek anlamsızdır. Ancak dışarıdan gelen herhangi bir kahveyi özel olarak belirtmek gerekir(Arjantin kahvesi, İngiliz kahvesi, neskafe gibi).

Örnek:

“Günün en yüksek sıcaklık dereceleri...”

Hemen her radyo ve televizyon kanalında yanlış kullanılmaktadır.

Yanlış: Kastedilen “hava ısısı”dır.

Doğru: Günün en yüksek ısısı...

Örnek:

“Dinleyicilerimize/İzleyicilerimize iyi günler diyorum.”

Hemen her radyo ve televizyon kanalında yanlış kullanılmaktır.

Yanlış: Konuşan kişi, zaten söyleyeceğini doğrudan söylüyor, bir başkasından aktarıyormuş gibi dolaylandırma ifadesi kullanılmasına gerek yok.

Doğru: İyi günler sayın dinleyiciler/izleyiciler.

Örnek:

“Konuğumu size tanıştırayım”

Hemen her radyo ve televizyon kanalında yapılan bir yanlışlık.

Yanlış: 1. Tanıştırma, iki kişinin karşılıklı olması halinde mümkündür. Tv ve radyo gibi kitle iletişim araçlarında konuğu dinleyicilere/izleyicilere “tanıtmak” söz konusudur. Bkz. Yanlış anlamda kullanılan sözcükler.

2. Eylem, “-e tanıştırmak” değil, “ile tanıştırmak” şeklinde kullanılır.

Doğru: Konuğumu size tanıtayım.

Örnek:

“Afedersiniz, kendimi tanıştırmadım.”

TRT 1, Üzgünüm Leyla, 9.10.2000

Yanlış: Tanıştırmak, iki kişinin karşılıklı olarak yapacağı bir eylemdir(işteş eylem). İki kişi tanışır ya da üçüncü kişi tarafından iki kişi birbiriyle tanıştırılır. Ama kişi kendini tanıştıramaz, tanıtır.

Doğru: Afedersiniz, kendimi tanıtmadım.

Örnek:

“Seyirciden çok olumlu tepkiler aldık.”

Hemen her radyo ve televizyon kanalında

Yanlış: “Tepki” sözcüğü olumsuz anlam taşır. Bu nedenle “olumlu tepki”den söz edilemez.

Bkz. Çelişen sözler.

Doğru:

Seyirciler bizi çok olumlu karşıladı.

Seyircinin bizimle ilgili düşünceleri çok olumluydu.



Örnek:

“İçişleri eski bakanı ... ”, “Meclis eski başkanı ...”

“Başbakan Sayın Bülent Ecevit”, “Profesör Doktor Sayın ...”

Hemen her radyo ve televizyon kanalında

Yanlış: İçişleri bakanı, meclis başkanı, başbakan ..., profesör doktor ..., kalıptır. O nedenle “eski” ve “sayın” sözcüklerinin kalıbın önüne getirilmesi gerekir. Bkz. Yanlış yerde bulunan sözcükler.

Doğru:

Eski içişleri bakanı ..., eski Meclis başkanı ...

Sayın Başbakan Bülent Ecevit, Sayın Prof.Dr. ...



Örnek:

“Programımızın yayın akışını hatırlatıyorum. ”

TRT 1

Yanlış: Daha önceden bilinen, yaşanmış olan vs. bir olay hatırlatılır. Burada hatırlatma değil, bildirme söz konusudur. Bkz. Yanlış anlamda kullanılan sözcükler.

Doğru:

Programımızın yayın akışını bildiriyorum/sunuyorum.

Bugünkü yayın akışımız şöyle: ...


Örnek:

“Merhaba sevgili TRT 3 dinleyicileri!”

TRT 3

Yanlış: “Sevgili”, TRT’nin değil, dinleyicilerin tanımlayıcısıdır.

Doğru:

“Merhaba, TRT 3’ün sevgili dinleyicileri!”



Örnek:

“Dünyanın ilk üç bıçaklı traş makinesi.”

Gilette reklamı

Yanlış: “İlk”, üç bıçaklının değil, traş makinesinin tamlayıcısıdır. Bu, sadece diziliş bakımından değil, söyleyiş vurgusu bakımından da önemlidir.

Doğru:

Dünyanın üç bıçaklı ilk traş makinesi.



Örnek:

“Daha içeride neler var”

Lee Cooper reklamı

Yanlış: “Daha”, “içeri”nin değil, “neler”in tamlayıcısıdır.

Doğru:

İçeride daha neler var!


Örnek:

“Lütfen istemeden pasonuzu gösteriniz.”

EGO Otobüslerinin camlarından

Yanlış: Duyurudan “İstemeye istemeye de olsa pasonuzu göstermelisiniz” anlamı çıkıyor. Oysa “sizden istenmesini beklemeden, kendiliğinizden pasonuzu göstermelisiniz” denmek isteniyor. Bkz. Yanlış anlamda kullanılan sözcükler

Doğru:

Lütfen istenmeden pasonuzu gösteriniz.


Örnek:

“Türkiye’de sansür geri gelmez.”

Show TV, Ana Haber Bülteni, Haber hakkında geçen alt yazı, 13.9.2000

Yanlış: 1. Ek kullanımında yanlışlık.

2. Özne kullanımında yanlışlık. Bkz. Özne yanlışlıkları.

Doğru:

Sansür, Türkiye’ye geri gelmez.


Örnek:

“Apartmanda tadilat nedeniyle kapı kapalı olup şubemiz açıktır.”

Bir apartmanın önüne banka tarafından konulan ilan

Yanlış: Cümlede mantık ve anlam bulanıklığı söz konusu. İfadeden apartmandaki tadilat nedeniyle şubenin açık olduğu anlamı çıkıyor. Şube hizmet veriyor mu? Kapı kapalı olduğuna göre, bankaya ulaşmak isteyen kişinin ne yapması gerekiyor? Cümle ikiye bölünüp müşteriye açıklama getirilmeli.

Doğru:

Tadilat nedeniyle apartmanın dış kapısı kapalıdır. Ancak şubemiz hizmete devam etmektedir. Lütfen zili çalınız ve bekleyiniz.



Örnek:

Metro açılış töreninden: “İstanbul’un yıllar süren rüyası sona eriyor.”

Atv, Ana Haber Bülteni, 17.9.2000

Yanlış: “Rüyanın sona ermesi” istenmeyen bir durumun gerçekleşmesi halinde kullanılan bir ifadedir. Oysa burada yıllar süren bir çalışmanın sonunda metronun açılması ve bir rüyanın gerçekleşmesi kastediliyor (Bkz. Yanlış anlamda kullanılan sözcükler). Ayrıca “yıllar süren rüya” ifadesi de gereksiz ve anlamsız.

Doğru:

İstanbul’un rüyası gerçek oluyor(gerçeğe dönüşüyor).

İstanbul’un hayali gerçekleşiyor.



Örnek:

“Alkollü gencin saldırdığı kimse kalmamıştı.”

Atv, Ana Haber Bülteni, 17.9.2000

Yanlış: Ek kullanım yanlışı.

Doğru:

Alkollü gencin saldırmadığı kimse kalmamıştı.


Örnek:

“Ayrıca tekvandoda bir galibiyet alırken Süreyya Ayhan’ın 1500 metrede yarı finalde kalması 27 Eylül’ü Türk kafilesi için güzel bir gün haline dönüştürdü.”

Altan Ayanoğlu, ”Sydney Günlüğü, Cumhuriyet, 28.9.2000

Yanlış: 1. Özne eksikliği(Tekvandoda galip gelen kişi kim?)Bkz. Türkçe Yanlışlıkları: Özne yanlışlıkları.

2. Bağlam kopukluğu(tekvando, koşu vs.) ve anlam bulanıklığı(Gün kötü mü başlamıştı?)

3. Gereksiz sözcük kullanımı (“Haline dönüştürdü = güne dönüştürdü) Bkz. Gereksiz sözcükler.

Doğru:

Tekvando yarışmalarında ....’nın başarılı olmasının(rakibi ...’ı yenmesinin) yanı sıra atletizm yarışmalarında Süreyya Ayhan’ın 1500 metrede yarı finale kalması, 27 Eylül’ü Türk kafilesi için güzel bir güne dönüştürdü.



Örnek:

“Çektiğiniz filmler içinde bana ufuk vermiş olanlar var.”

Selim İleri, Selim İleri’nin Not Defterinden”, BRT, 30.9.2000


Yanlış: İfade yanlışlığı.

Doğru:

Çektiğiniz filmler içinde bana ufuk açmış olanlar var.



Örnek:

“Ben sizin çok setinize geldim.” Selim İleri, Selim İleri’nin Not Defterinden”, BRT, 30.9.2000

Yanlış: Bkz. Yanlış yerde bulunan sözcük.

Doğru:

Sizin setinize çok geldim.

Sizin birçok setinize geldim.


Örnek:

“Çelik Erişçi aradı. Not bırakmış. Geri aradım. Not bıraktım. O beni aradı.”

Perihan Mağden, “Tacize Karşı İki Başına”, Radikal, 17.9.2000



Yanlış: 1. İki cümlenin yüklemi arasında zaman uyumsuzluğu var (aradı, not bırakmış)

2. İlk yüklem, bilinen, yaşanmış bir olayı(görülen geçmiş zaman); ikinci cümlenin yüklemi ise aktarılan (rivayet edilen zaman, aktarılan zaman) bir olayı ifade ediyor. Yazar, Ç.Erişçi’nin aradığını dolaylı olarak öğrendiğine göre her iki cümlenin de zamanı, aktarılan geçmiş zaman olmalıdır.

3. “Geri aramak” yerine “ben de onu aradım” denmesi daha doğru ve güzel bir kullanımdır.

4. Beş cümlede üç kez aynı sözcük tekrar ediliyor.

Doğru:

Çelik Erişçi aramış, not bırakmış. Ben de onu arayıp not bıraktım.


Örnek:

“Arkadaşlarımın çoğu yazılarımı okumuyor. Hayat gailesinden. Çok gaileler içinde insanlar.”

Perihan Mağden, “Tacize Karşı İki Başına”, Radikal, 17.9.2000

Yanlış: 1. Bir önceki cümlede “Hayat gailesinden” denerek sorun açıklanıyor. Tekrar aynı şeyi yazmak, gereksiz.

2. Çokluk bildiren bir sözcük ile çokluk eki birarada kullanılmaz; “çok insanlar”, “çok sorunlar”, “birçok öğrenciler” gibi.

Doğru:

Arkadaşlarımın çoğu, hayat gailesinden yazılarımı okuyamıyor.

Arkadaşlarımın çoğu, hayat gailesine düştüklerinden, yazılarımı okuyamıyor.


Örnek:

“Halbuki Duvar’da anlatılanlar kurgu değil, gerçekti.”

Cumhuriyet Dergi, 1.10.2000, 758: 3.

Yanlış: Kurgu, anlatıya dayalı bir eserin yapısı için kullanılan bir terimdir. Kurmaca ise anlatıya dayalı bir eserde saymaca bir dünya kurmaktır. Bkz. Birbiriyle karıştırılan sözcükler, Yanlış anlamda kullanılan sözcükler.

Doğru:

Halbuki Duvar’da anlatılanlar kurmaca değil, gerçekti.

Örnek:

“CHP Genel Başkanı Altan Öymen, 78 yıllık tarihinde başarısız Baykal siyasetiyle ilk kez TBMM dışında kalan partisini ayağa kaldırmaya çabalıyor.”

Cüneyt Arcayürek, “Huy Canın Altında”, Cumhuriyet, 12.9. 2000.



Yanlış: Cümleden ilk anda çıkan anlam, 78 yıllık süreçte hep başarısızlık yaşanmış ve partinin siyasetini hep Baykal yönlendirmiş. Oysa 78 yıllık tarih, CHP’nin tarihi. İfadelerin uygun şekilde yer değiştirmesi gerekli. Bkz.Tümleç yanlışları.

Doğru:

CHP Genel Başkanı Altan Öymen, Baykal’ın başarısız siyaseti nedeniyle 78 yıllık tarihinde ilk kez TBMM dışında kalan partisini ayağa kaldırmaya çabalıyor.


Örnek:

“Ersin Bey, Seçkin Yaşar’la ve Yunanlı prodüktörle konuşmayı reddediyor. Tek diyalog kurduğu kişi ben oldum.”

Ayşe Köksal, “İstanbul Sevgilisine Hasret”, Cumhuriyet, 1.10.2000

Yanlış: 1. “Yunanlı” değil, “Yunan” denmesi gerekiyor. Bkz. Ulus adlarının yazımı.

2. Prodüktör, diyalog sözcüklerinin yerine Türkçe karşılıkları olan yapımcı, konuşma sözcükleri yeğlenebilir. Bkz. Türkçe Sözcüklerin Yerine Batı Dillerinden Giren Sözcüklerin Kullanılması.

3. “Tek”, diyaloğun değil, kişinin tamlayıcısıdır. Bkz. Yanlış yerde bulunan sözcükler.

Doğru:

Ersin Bey, Seçkin Yaşar’la ve Yunan yapımcıyla konuşmayı reddediyor. İletişim kurduğu (konuştuğu) tek kişi, bendim.


Örnek:

“Amerikalı Ann Johnson, komik kâğıt heykelleri, yaratıcı kıyafetleri ve el sanatları tutkunlarının öğretmeni olarak tanınan ödüllü bir sanatçı.”

Patchwork, Eylül 2000, 5: 6.

Yanlış: 1. Yükleme bağlanan öğeler arasında bağın kuruluşuna dikkat edilmeli.

2. Amerikalı değil, Amerikan denmesi gerekir. Bkz. Ulus adlarının yazımı

Doğru:

Amerikan Ann Johnson, komik kâğıt heykelleri ve yaratıcı kıyafetleriyle el sanatları tutkunlarının öğretmeni olarak tanınan ödüllü bir sanatçı.



Örnek:

“Cazseverlerin çok hoşuna gideceği bir albüm.”

TRT 3, 28.9.2000, 21.30

Yanlış: Ek kullanım yanlışı.

Doğru:

Cazseverlerin çok hoşuna gidecek bir albüm.

Cazseverlerin çok hoşuna gideceğini sandığımız bir albüm.



Örnek:

“Ürettikleri kötü kalite çorapları rahip kılığında satmaya çalışan iki kafadarın maceraları.”

Film tanıtım broşüründen

Yanlış: İki kafadar çorapları mı rahip kılığına sokup satıyorlar yoksa kendileri mi rahip kılığına giriyorlar? Mantıksal olarak ikincisi ama cümleye göre birincisi!

Doğru:

Ürettikleri kötü kalite çorapları rahip kılığına girerek satmaya çalışan iki kafadarın maceraları


Örnek:

Jennifer Lopez’i tanımlarken: “Oyuncu, şarkıcı, dansçı ve bir gangsterin sevgilisi.”

“En Pahalı İspanyol”, Cumhuriyet Dergi, 1.10.2000, 258: 3.

Yanlış: 1. Özne yok.

2. Lopez, dört kişinin de sevgilisi mi?

Doğru:

Jennifer Lopez: Bir gangsterin sevgilisi, oyuncu, şarkıcı ve dansçı.



Örnek:

“Denizli ve Aydın’ın Kuşadası ilçelerinde dün gece hafif şiddette iki deprem yaşandı.”

TRT 1, Haberler, 2.10.2000

Yanlış: Öğelerin sıralanışındaki ve çokluk ekinin kullanılışındaki yanlışlık nedeniyle, hem Denizli’nin hem de Aydın’ın Kuşadası ilçesi varmış gibi anlaşılıyor.

Doğru:

Aydın’ın Kuşadası ilçesinde ve Denizli’de dün gece hafif şiddette iki deprem yaşandı.


Örnek:

“Genellikle okuduğum romanlar da filmlere konu ve ad oluyordular.”

Feridun Andaç, “Hayatın Öte Yakası”, Cumhuriyet, 5.10.2000

Yanlış: Ek kullanım sırası yanlış.

Doğru:

Genellikle okuduğum romanlar da filmlere konu ve ad oluyorlardı.

Örnek:

“Ne sen beni unut/Ne de sen benden vazgeçebil”

Şarkı sözü

Yanlış: 1. İkinci dizedeki “sen” sözcüğü fazla.

2. “De” bağlacının bulunduğu yer nedeniyle vurgu, “sen” sözcüğünde. Oysa vurgu, “vazgeçme” eyleminde olmalı.

3. “Vazgeçebilmek” eyleminin olumsuzu “vazgeçememek”tir. Öte yandan “ne..ne..” karşılaştırma ifadesi, olumlu eylemle kullanılabilir. Burada yapı bakımından doğru olsa da, Türkçenin anlam ve anlatım güzelliğine uygun olmayan bir kullanımla söz konusudur.

Doğru:

Ne sen beni unut/Ne de benden vazgeçebil.

Beni unutma/ Benden vazgeçeme



Örnek:

“Emin değilim sensiz yaşayacağıma.”

Şarkı sözü

Yanlış: Ek kullanım yanlışlığı; “-e emin olmak” değil, “-den emin olmak” şeklinde kullanılır.

Doğru:

Emin değilim sensiz yaşayacağımdan”


Örnek:

“Kurudu dudaklar/Çorak çöle döndü.”

Şarkı sözü

Yanlış: Sulak, bereketli çöl olmaz. Çöl, zaten çoraktır. Bkz. Gereksiz sözcükler.

Doğru:

Kurudu dudaklar/ Çöle döndü



Örnek:

“Hatıralar daha henüz dün gibi”

Şarkı sözü

Yanlış: Hemen hemen aynı anlama gelen iki sözcük birarada kullanılmış. Bkz. Yinelemeler.

Doğru:

Hatıralar henüz dün gibi



Örnek:

“İddialarda adı geçen Rauf Tamer dün Sabah üst yönetiminin aldığı kararla aklanıncaya kadar yazılarına ara verdi.”

Sabah, 14.10. 2000

Yanlış: Öğelerin yanlış sıralanması ve noktalama işaretlerinin kullanılmaması, anlamın bulanıklaşmasına neden oluyor. Sabah üst yönetimi mi R.Tamer’i aklayacak yoksa Sabah üst yönetiminin aldığı kararla R.Tamer yazılarına ara mı verdi? Bağlamı ve olayların akışını bilen bir okur, kastedilenin ikincisi olduğunu anlar; ancak olayın unutulduğu ya da okurun olaylardan haberdar olmadığı düşünülürse, hangisinin kastedildiği anlaşılamaz.

Doğru:

Sabah üst yönetiminin dün aldığı bir kararla, iddialarda adı geçen Rauf Tamer, yargı tarafından aklanıncaya kadar yazılarına ara verdi.



Örnek:

“Ancak her iki vekilin de Meclis albümünde ‘İngilizce biliyor’ yazması dikkat çekti.”

Sabah, 14.10. 2000

Yanlış: Sözcük eksikliği ve ifade bozukluğu.

Doğru:

Ancak Meclis albümünde her iki vekil hakkında da ‘İngilizce biliyor’ yazması dikkat çekti.

Ancak Meclis albümünde her iki vekilin de İngilizce bildiğinin yazması dikkat çekti.


Örnek:

“Ancak sonuçta çıkan ise, profesyonel dekora karşın fazla soğuk öykü.”

Cumhuriyet, 14.10.2000

Yanlış: Gereksiz sözcük kullanımı. Ancak ve ise sözcükleri, aynı anlamı vermek için tek başına yeterli sözcüklerdir; birlikte kullanılmaları gereksiz.

Doğru:

Ancak sonuçta çıkan, profesyonel dekora karşın fazla soğuk öykü.

Sonuçta çıkan ise, profesyonel dekora karşın fazla soğuk öykü.


Örnek:

“Günümüzün en gözde sporlarından olan bowling’in izleri eski antik Mısır’a dayanıyor.”

Milliyet, 14.10.2000

Yanlış: 1. Bowling, özel isim olmadığına göre ardından gelen ekten ayırmak için kesme işaretinin kullanılmaması gerekir.

2. Türk alfabesinde “w, x, q” harfleri yoktur. (Çünkü Türkçede bu sesler yoktur). O halde “w” yerine “v” kullanılmalıydı.

3. “Antik” dönem, Yunan uygarlığı için geçerlidir. Kaldı ki yeni Antik dönemden söz edilemeyeceğine göre iki sözcüğün birlikte kullanılması yanlıştır.

Doğru:

Günümüzün en gözde sporlarından olan bovlingin izleri eski Mısır’a dayanıyor.


Örnek:

“Yollar bir dolu tehlikelerle dolu.”

TRT 1, Tibet’te Yedi Yıl filminden, 15.10.2000

Yanlış: 1. “Bir dolu”, zaten çokluk ifade ediyorken tamladığı sözcüğün de çokluk eki almasına gerek yoktur.

2. Kısacık bir cümlede aynı sözcük iki kez kullanılmamalıdır.

Doğru:

Yollar birçok tehlikeyle dolu.


Örnek:

“Sadece bir rüyaydı. Kötü bir kâbus gördün.”

TRT 1, Tibet’te Yedi Yıl filminden, 15.10.2000



Yanlış: Kâbus, kötü, korkulu rüya demektir. İyi kâbus olmaz.

Doğru:

Sadece bir rüyaydı. Kâbus gördün.


Örnek:

“Acı sonla biten sadakat öyküsü Denizli’den.”

Star, Ana Haber bülteni, 16.10.2000

Yanlış: “Son” ve “bitmek”, gibi aynı anlamlı iki sözcük yan yana kullanılmaz. Bkz. Yinelemeler.

Doğru:

Acı biten sadakat öyküsü Denizli’den.

Sonu acı olan/gelen sadakat öyküsü Denizli’den.

Acıyla sonlanan sadakat öyküsü Denizli’den.



Örnek:

“Başkasının arabasını çalıyorsun!”

Show TV, “Dürüst Oyun” filminden, 21.10.2000


Yanlış: İnsan kendi arabasını çalamaz, olsa olsa başkasının arabasını çalabilir.

Doğru:

Başkasının arabasını alıyorsun! / Araba çalıyorsun!

Örnek:

“Bize çok iyi misafirlik gösterdiler.”

Kiss FM, Haber bülteni, 19.10.2000

Yanlış: Misafirlik gösterilmez, misafirperverlik gösterilir.

Doğru:

Bize çok iyi evsahipliği yaptılar. / Bize çok misafirperverlik gösterdiler.

Örnek:

“Güzellikleri tepkileriyle desteklesinler ki, seyircilerimiz...”

Flash TV, 20.10.2000

Yanlış: Tepki, olumsuz anlam içerir, desteklemek ise olumlu bir eylemdir. Anlamca birbiriyle çelişen iki söz, birarada kullanılmamalıdır.

Doğru

Seyircilerimiz, güzellikleri desteklesinler ki...


Örnek:

“TRT Yönetim Kurulu üyeleri: Profesör Ahmet..., Profesör Mehmet...”

TRT 1, Ana Haber Bülteni, 20.10.2000

Yanlış: Profesörlük, akademik bir unvandır ve doktor unvanını alan bir araştırmacı akademik ilerlemesinin her aşamasında bu unvanı diğerleriyle birlikte kullanır (Profesör Doktor/Prof.Dr., Doçent Doktor/ Doç.Dr., Yardımcı Doçent Doktor/Yard.Doç.Dr.). Ancak doktora yapmadan profesör olmuş kişiler için(fahri profesörlük, devlet tarafından verilen profesörlük unvanı vs.) sadece “profesör” unvanı kullanılır.

Doğru:

TRT Yönetim Kurulu üyeleri: Profesör Doktor Ahmet..., Profesör Doktor Mehmet...



Örnek:

“Bitanem”

Şarkı sözünden

Yanlış: Ses ve harf atlaması.

Doğru:

Birtanem


Örnek:

“Sensiz kederlerdeyim, ateşlerdeyim, yangınlardayım”

Şarkı sözlerinden



Yanlış: Türkçenin yapısına aykırı biçimde çokluk ekinin kullanımı.

Doğru:

“Sensiz kederliyim. İçim yanıyor.” Alıntı : www.dilimiz.gen.tr
...